Saturday, June 30, 2012

Vücuttaki Güç Tribünleri: Kas Sistemi

Bir otomobili tek bir motor yürütür. Uçakları ise 1, 2 veya 4 motor uçurur. Peki bu kitabı elinizde tutmanızı veya tek bir adım atmanızı kaç motor sağlamaktadır?




“Milyarlarca küçük motor”

Milyarlarca küçük mikroskobik motor -şu anda ne yapıyorsanız yapın- sizin bu hareketi yapabilmeniz için ihtiyacınız olan gücü üretirler. Söz konusu motorlar “kas lifleriniz”dir.

Vücudunuzda 6 milyardan fazla motor vardır. Bu küçük motorlar size su içirir, araba kullandırır, yürütür, konuşturur, kalbinizi attırır, gözünüzü kırptırır, nefes aldırır, yemek yedirir, boynunuzu çevirmenizi sağlar… Hatta bu satırları okurken, gözünüzün satırları takip edebilmesi için soldan sağa hareket etmesi bile bu küçük motorların sağladığı güç sayesinde gerçekleşir.

Kaslardaki motorların büyüklüğü kullanıldıkları yere göre değişir. Bazı motorların büyüklükleri santimetrenin yüzbinde biri kadarken bazı motorların büyüklükleri ise 3 santimetreyi bulur.73

Küçük motorlar yani kas lifleri biraraya gelerek büyük güç tribünlerini yani kasları oluşturur. Örneğin kolunuzu kasmanızı sağlayan ön kol kası milyonlarca küçük motorun biraraya gelmesiyle oluşmuştur.

İnsan vücudunda irili ufaklı 400′ün üzerinde güç tribünü bulunmaktadır. Bazı kaslar örneğin göze giren ışık miktarını ayarlayan kaslar, küçüktür. Bazı kaslar da -insan ağırlığını taşıyan bacak kasları gibi- büyüktür. Ancak büyük veya küçük her kasın çalışma prensibi aynıdır: Milyarlarca küçük motor birarada çalışarak kasların hareket etmesini sağlar. Örneğin elinize bir kalem alıp, gözlerinizle yazdıklarınızı takip etmeniz esnasında bu motorların oluşturduğu 100′den fazla kas faaliyete geçer.74

Bedenimizdeki bütün kasların çalışma sistemi son derece hassas sınırlarla belirlenmiştir. Ayrıca hareket edebilmemiz için kaslarımızın belli bir uyumla çalışması gerekmektedir. Kasların en önemli özelliklerinden bir tanesi de yaşamımızı devam ettirmemizi sağlayan bir kontrol sistemine bağlı oluşlarıdır.











Vücudumuzdaki kasların her biri çok sayıda kas hücresinin biraraya gelmesiyle oluşur. Bu hücrelerin uyumlu hareketi sayesinde de rahatlıkla yaşamımızı sürdürürüz.






Kaslardaki Kontrol Sistemi

İnsan vücudundaki kaslar, kontrol edilebilen kaslar (istemli) ve kontrol edilemeyen kaslar (istemsiz) olarak ikiye ayrılır.

Kontrol edilebilen kasları hareket ettirebilmek için düşünmeniz ve karar vermeniz gerekir. Örneğin kolunuzu bükmek istediğinizde, beyninizden gelen emir doğrultusunda kaslar bir miktar kasılır ve hareket gerçekleşir.

İstemsiz çalışan kasların kontrolü ise bizim isteğimize bağlı değildir. İstemsiz kasların görevleri çok hayati olduğu için bu kasların kasılmaları ve gevşemeleri özel bir sistem (otonom sinir sistemi) tarafından kontrol edilir. Bu yüzden kalbiniz, mideniz ve bağırsaklarınız görevlerini sizin iradeniz dışında gerçekleştirirler. Bu insan hayatı için alınmış son derece hayati bir tedbirdir.











Miyozin ve aktin, miyofibrilleri oluşturan proteinlerdendir. Dinlenme halindeki kaslarda miyozinle aktin birbirlerine değmez, çünkü ikisinin arasında troponin adlı başka bir molekül vardır. Kas, kasılması için emir alır almaz kalsiyum iyonlarını açığa çıkarır. Kalsiyum troponinin bulunduğu yerden ayrılmasını sağlar. Böylece miyozinle aktinin birleşmesindeki engel kaybolur. Saniyenin binde biri kadar kısa bir zaman dilimi içinde miyozinin başı yanlara doğru bükülür ve aktini çeker. Kalsiyum açığa çıktıkça, kas lifi bu şekilde tekrar tekrar çekilir ve kasılma gerçekleşir.

Şu andan itibaren söz konusu kasların kontrolü size bırakılsaydı acaba ne olurdu? Vücudunuzdaki istemsiz kaslardan tek birinin örneğin kalp kasınızın denetiminin sizde olduğunu varsayalım. Bu durumda bütün vaktinizi -başka hiçbir iş yapmadan- kalp kasınızın kasılması ve gevşemesi konusuna ayırmanız gerekecekti. Çünkü kalp kası, çalışmasında bir an bile aksama olmaması gereken bir kastır. Bu, uykuya daldığınız anlar için de geçerli olan bir durumdur. Kalbiniz uyuduğunuz vakitlerde de çalışır ancak hızı yavaşlar. Bu nedenle kalp kasınızın çalışma hızını da değişen durumlara göre ayarlamanız gerekecektir. Görünen odur ki uykuya daldığınız anda -artık kalbinizin çalışmasını denetleyemeyeceğiniz için- yaşamınızı yitirmeniz kaçınılmaz bir son olacaktır.

Sadece tek bir örnek bile kaslarda belirlenmiş olan sınırların ne kadar hikmetli ve ne kadar kusursuz olduğunun anlaşılması için yeterlidir.

Vücutta istemli ve istemsiz çalışan kasların varlığından bahsetmiştik. Bunun yanısıra  insan vücudundaki bazı kaslar da kimi zaman kişinin kontrolünde, kimi zaman da kontrol dışında çalışırlar. Örneğin göz kapağınızı hem isteyerek hem de iradeniz dışında refleks olarak açıp kapayabilirsiniz. Bundan başka diyafram kası da istendiği zaman kontrol edilebilen bir kastır. Ancak günlük hayatta otomatik olarak çalışır ve nefes alıp vermenizi sağlar.

Bunlara benzer daha pek çok kasın kendine özgü bir çalışma şekli vardır. İnsan bunların çoğunun ne gibi şartlar altında nasıl işlediklerinden, hızlarından ya da ne zaman çalışıp ne zaman dinlenmeleri gerektiğinden, nasıl enerji toplayacaklarından haberdar dahi değildir. Vücutta yaratılmış olan mükemmel kontrol sistemi sayesinde bunları düşünmek zorunda da değildir. Kendisine verilmiş olan bu büyük kolaylık karşısında insana düşen yalnızca sonsuz bir şefkat ve merhamet sahibi olan Rabbine şükretmek ve Allah’ın hoşnut olacağı davranışlarda bulunmaktır.

Kendisine Rabbinin ayetleri öğütle hatırlatıldığı zaman, sırt çeviren ve ellerinin önden gönderdikleri (amelleri)ni unutandan daha zalim kimdir? Biz gerçekten, kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen bir perde (gerdik), kulaklarına bir ağırlık koyduk. Sen onları hidayete çağırsan bile, onlar sonsuza kadar asla hidayet bulamazlar. (Kehf Suresi, 57)




Yüksek Verimli Motorlar

Daha önce kas liflerini motor olarak nitelendirmiştik. Gerçekten de kas lifleri %25 verimle çalışan mekanizmalardır ki, bu modern otomobil motorlarının verimine yaklaşık olarak eşdeğer bir orandır.

Peki kas lifleri nasıl çalışırlarş Bu sorunun cevabını yine motor benzetmesini yaparak verelim.

Eğer bir motor varsa, öncelikle bu motoru çalıştıracak yakıta ihtiyaç vardır. Kasların yakıtı ise kan dolaşımı ile taşınan şekerdir (glikojen). Kasların içinde bu yüksek oktanlı benzinin (glikojenin) bir kısmı depo edilir. Otomobillerin motorunda hareketi sağlamak için pistonların içine yakıt püskürtülür. Dışarıdan sağlanan bir kıvılcım buharlaşmış benzini ateşler, piston hareket eder ve bir patlamalar serisine karşılık olarak hareket süreklilik kazanır. Elbette ki bunların tümü endüstriyel bir tasarımın sonucunda motorlara kazandırılmış olan özelliklerdir.

Ancak bir kas hücresinin endüstriyel tasarımı bundan çok daha üstündür. Bu küçük motor hem kıvılcım (ateşleme), hem de piston fonksiyonlarını yerine getirir. Hücre şeker molekülünün içindeki enerjiyi ortaya çıkarır ve ortaya çıkardığı bu enerjiyi yine kendi kasılmasında kullanır. Yani hem kimyasal bir molekülden enerjinin açığa çıkması hem de bu enerjinin fiziksel güce dönüştürülmesi kas hücresinde gerçekleştirilir.











Omuzlar çok fazla yük taşır. Bu nedenle her iki omuzdaki kemik bir kıkırdak örtüsüyle kaplıdır. Ayrıca kemikle kıkırdak arasında eklem sıvısı vardır. Eklemin her iki tarafında kemikler, kaslara kiriş adı verilen güçlü liflerle bağlıdır. (solda) Üstte ise aynı şekilde çok yük binen dizlerin güçlü olmasını sağlayan bağlar ve tendonların genel yapısı görülüyor.

Kas hücresinde üretilen enerji, kası oluşturan proteinleri etkiler. Proteinler birbirlerini çekerler ve hücre kasılarak kısalır. Binlerce hücrenin beraber bu hareketi yapması sonucunda bütün bir kas dokusu kasılmış ve kısalmış olur. Tendonlarla (kas kirişleri) kemiklere bağlı olan kaslar bu kısalma sayesinde kemiği çekerler.

Söz konusu kasılma oldukça büyük bir güç üretir. Örneğin açık olan bir kolun dirsekten bükülmesi için, önkol kaslarının 2 cm kasılması yeterlidir. Bu kasılma ön kol kemiğini çekecek ve bütün kolun bükülmesine yol açacaktır.

Hareket etmek için kullandığımız kasların tümünün işleyişi bu sıralama dahilinde gerçekleşir. En basit hareketlerden biri olan gözümüzü açıp kapamak için bile çok sayıda kasımızın çalışması gerekir.




Kaslardaki Motorları Çalıştıran Kontağın Çevrilmesi

Siz kolunuzu kasmak istediğiniz anda beyninizden bir elektrik sinyali yola çıkar. Bu karmaşık yolculuk sırasında sinyal öncelikle omuriliğe uğrar. Oradan da mesajın iletilmesi gereken organa doğru hızla yol alır. Elektrik akımı kas yüzeyi üzerinden geçer ve kası oluşturan milyonlarca motorun -kas lifinin- adeta kontağını çevirir. Uyarıyı alan lifler derhal tepki verir ve kasılırlar. Sonuç olarak kol kası bütün olarak kasılır ve kol dirsekten bükülür. Tüm bu işlemler biz ancak gözümüzü açıp kapayıncaya kadar biter. Bütün kontak anahtarlarının çevrilmesi saniyenin binde biri gibi çok kısa bir zamanda gerçekleşir. Yani kaslardan geçen elektrik akımı saniyenin binde biri (1 milisaniye) kadar bir hızla ilerleyerek kas liflerinin kontağını çevirir.

Kaslara ulaşan emirler sinir sisteminde üretilmiş ve yine sinir sisteminde taşınmıştır. Bu yüzden kas sistemi bir bakıma sinir sisteminin emri altında çalışır. Kasların uyum içinde çalışmaları vücuttaki koordinasyon sayesinde gerçekleşir.




Vücuttaki Haber Alma Ağı













Biz hiç düşünmeden hareket ederken vücudumuzda hayret verici bir koordinasyon gerçekleşir. İç kulaktaki parçalar, kafamızı oynattıkça içindeki sıvının hareketiyle bize boşluktaki yerimizi bildirir. Eklemlerdeki alıcılar (reseptörler) eklemin açısındaki farklılıklara cevap verir. Bu sırada kas siniri, kastaki gerilme miktarını kaydeder ve golgi tendon organları da bu gerilme miktarına göre hareket ederek kaslara uzanan sinir uyarılarını engeller. Zincirleme devam eden bu işlemler sayesinde kaslardaki aşırı gerilme ortadan kaldırılmış olur.

Koordinasyonun ilk şartı doğru bilgi teminidir. Ancak doğru bilgilerin elde edilmesiyle yeni değerlendirmeler yapılabilir. Kasların doğru çalışabilmesi için vücutta muhteşem bir haber alma ağı mevcuttur.

Koordine edilmiş bir hareketi yapabilmek için herşeyden önce o hareketle ilgili vücut organlarının konumlarının ve birbirleriyle ilişkilerinin bilinmesi gereklidir. Bu bilgi gözlerden, iç kulaktaki denge mekanizmasından, kaslardan, eklemlerden ve deriden gelir. Her saniye milyarlarca bilgi işlenir, değerlendirilir ve bunlara göre yeni kararlar verilir.

Bilgiyi sağlayacak milyonlarca verici vücudun içine yerleştirilmiştir. Kasların ve eklemlerin içinde vücudun o anki konumuna ait bilgileri veren milyarlarca küçük mikroreseptör (mikro algılayıcı) vardır. Bu algılayıcılardan gelen mesajlar, merkezi sinir sistemine ulaşır ve burada yapılan değerlendirmeye göre kaslara yeni emirler verilir.

Bu koordinasyon için daha açık bir örnek inceleyelim. Yalnızca elinizi havaya kaldırmanız için omzunuzun bükülmesi, “biceps” ve “triceps” denilen ön ve arka kol kaslarınızın sırayla kasılıp gevşemesi, dirseğiniz ve bileğiniz arasında bulunan kasların bileğinizi döndürmeleri, eli ve parmakları kontrol eden kasların devreye girip elinize gerekli şekli vermeleri gerekir. Hareketin her aşamasında kasların içindeki milyonlarca alıcı, her an kasların konumlarını merkeze bildirir. Merkezden de kaslara bir an sonra ne yapmaları gerektiği bildirilir. Tabi insan başdöndürücü bir hızda gerçekleşen bu kimyasal ve fiziksel reaksiyonlardan habersizdir, yalnızca elini kaldırmak ister ve kaldırır.

Konuşmak için de özel bir çaba harcamayız. İstediğimiz sözcüklerin ağzımızdan dökülmesi için, ses tellerinin hangi açıklıkta, ne kadar titreşmesi gerektiğini, ağzımızdaki, dilimizdeki, boğazımızdaki yüzlerce kastan hangilerini, hangi sıra ile kaç defa, ne oranda kasıp gevşeteceğimizi, ciğerlerimize kaç santimetreküp hava alıp, bu havayı hangi hız ve aralıklarda boşaltmamız gerektiğini oturup hesaplamayız.

Sinir sistemi yalnızca kaslardan değil aynı zamanda iç organların durumlarından ve çalışmalarından da haberdardır. Bu bilgiler de işlenir ve gerekli önlemler alınır. Siz uykudayken bile hayati organlarınız sinir sisteminin bir bölümünden -alt beyin ve omurilikten- gelen emirler sayesinde çalışmaya devam eder. Kalbiniz atar, akciğerleriniz çalışır ve nefes alırsınız.









Gün içinde kolumuzu sürekli hareket ettiririz. Üstelik hiç bakım uygulamayız. Makinelerde olsa önemli arızalara yol açacak bu durum insan bedenindeki tasarımın benzersizliğini gösterir.



Vücudun çalışma sisteminde hiçbir bilgisayarın ulaşamayacağı bir bilgi-işlem hızı vardır. En basit bir işten en zor işlere kadar her ne yaparsanız yapın vücudunuzda akıl almaz hesaplamalar yapılır.

Açıkça görülmektedir ki, bu anlatılanların hepsi sonsuz kudret gerektiren bir yaratılış sonucunda gerçekleşir. Bu sonsuz kudret ise tüm evreni yaratmış olan üstün güç sahibi Allah’a aittir.

… Hayır, göklerde ve yerde her ne varsa O’nundur, tümü O’na gönülden boyun eğmişlerdir. (Bakara Suresi, 116)




Kasların Uyum İçinde Çalışması



Küçük bir tebessüm veya basit bir gülümsemenin sağlanması için 17 kas aynı anda, doğru görevi yaparak çalışmak zorundadır. 17 kastan bir tanesi çalışmasa veya görevini yanlış yapsa gülümseme gerçekleşmez üstelik yüzdeki ifade de anlamsızlaşırdı.

İnsan yüzünde yalnızca mimik yapmakla görevli 28 ayrı kas bulunur. Bu kasların çeşitli kombinasyonlarda kasılmasıyla, binlerce yüz ifadesi yapılabilir. Kızgınlık, şaşkınlık, rahatlık, zevk alma gibi ruhsal durumların her birinin insan yüzüne yansıyan ve kaslar tarafından şekillendirilen bir ifadesi vardır.









Gülmemiz, konuşmamız, yemek yiyebilmemiz ve gözlerimizi açıp kapamamız yüzümüzdeki kaslarımızın uyum içinde çalışması ile gerçekleşir. Sadece mimik yapmak için yüzümüzde 28 ayrı kas çalışır. Vücudumuzdaki bu uyumu yaratan elbette Rahman olan Allah’tır.



Basit bir adım için ayaklarda ve sırtta bulunan 54 ayrı kasın uyum içinde çalışması gerekir. Bir gülü tutmak ya da bir bardak su içebilmek, 27 kemik ve bunlara yön veren mükemmel bir kas ve sinir sisteminin yardımıyla gerçekleşir.

İnsan rahatlıkla yapabildiği gülme, konuşma, gözünü açıp kapama, yürüme, koşma gibi vücut fonsiyonlarına alışmış olabilir ancak bu bilgileri okuyan her insan bir kere daha durup düşünmelidir. Tüm kasları, kemikleri, hücreleri kısacası vücudundaki her türlü detay ondan bağımsız işlemektedir. İnsan kendi vücuduna yeni bir organ eklemeye güç yetiremez. İnsan vücudundaki sistemlerin pek çoğunun benzerlerini yapmak bile günümüz teknolojisine rağmen henüz mümkün olmamıştır. Bu nedenle insan gülümseyebildiği her anda bunu vücudundaki kusursuz sisteme yani bu sistemi onun için yaratmış olan Allah’a borçlu olduğunu bir an bile aklından çıkarmamalı ve bunun için şükretmelidir.

Allah insanı kusursuz bir şekilde yaratmıştır. Ayetlerde bildirildiği gibi “bir düzen içinde biçim vermiştir.” İnsan vücudu Allah’ın gücünü ve sonsuz ilmini kanıtlayan delillerden biridir. Aklını ve vicdanını kullanabilen herkes bu açık gerçeği görür.

Ey insan, ‘üstün kerem sahibi’ olan Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan nedir? Ki O, seni yarattı, ‘sana bir düzen içinde biçim verdi’ ve seni bir itidal üzere kıldı. Dilediği bir surette seni tertib etti. (İnfitar Suresi, 6-8)







KASLARIN KASILMASI NASIL GERÇEKLEŞİYOR?

Kaslar, kimyasal enerjiyi güce ve mekanik işe dönüştüren bir çeşit biyolojik makineler olarak tanımlanabilir.

Her hareketimiz için enerji gereklidir. Kandaki glikoz, bir makineyi çalıştıran yakıt gibi bu enerjiyi sağlar. Asıl kimyasal işlem ise glikozun karbondioksit ve suya ayrışmasıdır. Bu işlem sırasında açığa çıkan enerji kas proteinleri tarafından büzülmek amacıyla kullanılır. Bu kimyasal reaksiyon hayli fazla miktarda oksijen gerektirir. Oysa bu oksijen miktarı, kolay kolay sağlanamaz. Kaslar, bu sorunu aşabilmek için glikozu oksijenin yardımı olmadan laktik aside dönüştürme yeteneklerini kullanırlar. İşte gerekli olan enerji de bu işlem sırasında açığa çıkar.

Kaslarımızı çalıştırmamızın, onları kullanmamızın da elbette bir sınırı vardır. Bu sınır zorlandığında, hareket önce zorlaşır sonra da olanaksızlaşır. Bunun nedeni, kasların kasılmasıyla bir süre sonra kas dokusunda laktik asit birikmesi ve aşırı çoğalan laktik asidin kasları yorması ve kramplara yol açmasıdır.

Kaslardaki laktik asitten kurtulmak için oksijen gereklidir. Bu nedenle aşırı yorgunluktan sonra hızla solumaya başlarız. Kasta yorgunluğa yol açan bu madde, kanın taşıdığı oksijenle temizleninceye kadar kas çalışamaz.

Kolumuzu kaldırmak istediğimizde dirseğimiz bükülür, yemek yemek istediğimizde çene kaslarımız çalışır, hızla bir yere koştuğumuzda bacak kaslarımız harekete geçer, üstelik yorulduklarında kaslarımız hemen gereken tedbirleri alır.

Tüm bu anlatılanlar vücudumuzda her saniye bizim bilgimiz dışında birçok faaliyetin gerçekleştiğini, üstelik bunları yapanların da kaslarımızdaki mikroskobik hücrelerin olduğunu göstermektedir.









DAMARLARIN GEVŞEMESİNİ SAĞLAYAN MUCİZE MOLEKÜL: NİTRİK OKSİT

1998 yılında Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülü’nü paylaşan üç bilim adamı damarda salgılanan nitrik oksit (NO) adlı molekülün gevşetici bir özelliğe sahip olduğunu keşfettiler. Bu molekül sayesinde damarın duvar gerginliği düzenlenmektedir. Ancak nitrik oksit bu işi tek başına yapmaz. O, damar duvarının gevşetilmesinde bir aracı olarak görev yapar.

Bu zincirleme işlemin nasıl geliştiğini daha iyi anlayabilmek için yandaki şemayı inceleyebilirsiniz. Damarın gevşemesi için öncelikle kanda bulunan bazı uyarı iletici hormonlar devreye girerler. Bunlar damar zarındaki alıcılara bağlanarak bu işlemi başlatırlar. Bunu ilk domino taşının düşmesiyle diğer tüm taşların birbirini etkileyerek sırayla düşmesine benzetebiliriz. İlk taş harekete geçtikten, yani kandaki uyarı iletici hormon damar zarındaki alıcılara bağlandıktan, hemen sonra hücre zarı ne yapması gerektiğini “anlar” ve nitrik oksit üretmeye başlar. Üretildikleri anda ne yapmaları gerektiğini “bilen” nitrik oksit moleküllerinden bazıları hızla damar düz kas hücrelerine gelirler. Burada hücreye girerek GTP adlı enzimle birleşirler. Bu, ikinci aşamadır. Ancak damarın gevşemesi için bir sonraki aşamaya geçilmesi gerekmektedir. Nitrik oksit GTP ile birleştikten sonra cGMP isimli bir başka enzim üretilmeye başlar. Elbette üretilen bu yeni maddenin de bu zincirde bir görevi vardır ve bunu gerçekleştirmek için miyozine giderek, onu harekete geçirir. Miyozin, kas hücrelerinin kasılıp gevşemesi için gerekli olan bir etkendir. Artık son aşamaya gelinmiştir. Miyozinin de harekete geçmesiyle son taş da düşer ve kas hücreleri gevşer.

Şimdi bu aşamaların tümünü bir kez daha zihninizde canlandırın. Dikkat edilirse bu işlemde rol alan hormon ve hücreler bilinçli bir şekilde hareket etmektedirler. Kandaki uyarı iletici hormonlar damar zarında kendileri için uygun olan yere giderek, o bölgeyi etkilerler ve bu süreci başlatırlar. Bundan sonraki işlemlerde de aynı bilinç gözlenmektedir. Her uyarı, kapkaranlık insan bedeninin içinde asla yolunu şaşırmadan, hep doğru yere giderek başarılı bir sonuç elde eder.

Peki ama hücreler, hormonlar ve moleküllerin bu şuurlu hareketleri nasıl gerçekleşmektedirş Bu bilinç kendilerine ait olabilir miş Elbette olamaz. Ama bir hücrenin ne zaman, ne üreteceğini ona bildiren, hormonun veya molekülün doğru adrese gidebilmesi için onlara yolu gösteren, adresin doğru olduğunu bildiren, kısaca tüm bunları yönlendiren bir akla ve şuura ihtiyaç vardır. Bu sonsuz akıl, hücreyi, hormonları, molekülleri yaratan, ne şekilde hareket etmeleri gerektiğini onlara ilham eden Allah’a aittir.













Biz hiç düşünmeden hareket ederken vücudumuzda hayret verici bir koordinasyon gerçekleşir. İç kulaktaki parçalar, kafamızı oynattıkça içindeki sıvının hareketiyle bize boşluktaki yerimizi bildirir. Eklemlerdeki alıcılar (reseptörler) eklemin açısındaki farklılıklara cevap verir. Bu sırada kas siniri, kastaki gerilme miktarını kaydeder ve golgi tendon organları da bu gerilme miktarına göre hareket ederek kaslara uzanan sinir uyarılarını engeller. Zincirleme devam eden bu işlemler sayesinde kaslardaki aşırı gerilme ortadan kaldırılmış olur.






Göz Kırpmak ve Ağırlık Kaldırmak











Göz kasları da vücuttaki diğer kaslar gibi çok büyük bir uyum içinde ve yüksek verimle çalışırlar.



İnsan vücudundaki yüzlerce kasın her birinin uzunluğu, kaldırma gücü, hassas işlem yapma kabiliyeti, esneklik gibi özellikleri kendine özgüdür.

Vücuttaki kaslar göz kırpmak gibi basit bir işlemden, büyük ağırlıkların kaldırılmasına kadar birçok farklı görevi yerine getirirler. Göz kasları yapı itibariyle kol kaslarından ya da bacak kaslarından çok farklıdır. Ancak hepsindeki ortak özellik, bütün kasların çok yüksek bir verim, kusursuz bir uyum ve büyük bir güç üreterek çalışmalarıdır. Bir insanın bütün kaslarının toplam gücü oldukça fazladır. Öyle ki vücuttaki tüm kasları birarada kullanmak mümkün olsaydı büyük bir kamyonu bir anda kaldırabilecek bir güce sahip olabilirdik.75

İlerleyen bölümlerde detaylı olarak ele alınacağı gibi, kasların her birinin farklı özelliklerde olması çok açık bir tasarımın varlığını göstermektedir. İnsan vücudunda her kasın gerekli olan yerde bulunması, büyüklüğünün, esnekliğinin, kapasitesinin birbirinden farklı ancak hepsinin yerli yerinde olması tesadüflerle açıklanamayacak bir durumdur. Her kas vücuttaki gerekli yerlere tam da gereken özelliklerle birlikte yerleştirilmiştir. Örneğin göz kasının özelliklerinin kol kasında olmasının hiçbir anlamı yoktur. Ya da istemsiz çalışan kalp kasımızın bir benzerinin bacaklarımızdaki kaslarda olması insan için yarar değil zarar getirirdi. Ancak bunların hiçbiri olmaz. İnsan bedenindeki her kas tam olması gereken yerde ve özelliklerdedir.

Herhangi bir şeyi kaldırmak istersek, merkezi sinir sistemi, en doğru büzülmeyi sağlayabilmek için, kol kaslarının o anki uzunluğunu, durumunu ve gerilimini bilmek zorundadır. Kol, kaldırmak istenen maddeye uzandığında merkezi sinir sistemi büzülmeyi durdurmalı ancak cismi tutmaya yarayacak el kaslarını harekete geçirmelidir. Cismi tuttuktan sonra da kolun uzaklaşmasını sağlamak için gerekli olan bilgiler, “kas iliği” denilen özel duyu organlarına iletilmelidir. Eğer bizim hareket etmemiz için gerekli olan kimyasal mekanizma herhangi bir etki ile engellenirse bu durum “felç”le sonuçlanır.

Felç, kaslara uzanan sinirlerin iflas etmesinden dolayı o organın işlevini yitirmesi durumudur. Örneğin kolu felçli olan biri onu kesinlikle oynatamaz. Kola uzanan sinir hücreleri işlevini yitirmiştir ve kasların kasılması için beyinden gelen komutu gereken yerlere iletemezler. Böylece insanın en çok ihtiyacı olan organlarından biri olan kol, yerinde sağlam olarak dursa da görevini yapamaz.

Tek bir sinir hücresinin dahi uyarıyı iletmemesi bir organın çalışamaması için yeterlidir. Dolayısıyla bu sistemin tek bir parçası eksik olsa sistem çökecektir. Ayrıca buraya kadar anlatılanlarda da görüldüğü gibi kasların çalışmasında aşama aşama bir bilgi vardır. Bilginin olduğu yerde ise akıl vardır. Omurilik bağlantılı çalışan bu sistemdeki bütün elemanların gelen mesajları anlayarak uygulamaya geçirebilmeleri akıl gerektiren bir durumdur. Söz dinleyen kaslar gelen emirlere göre hareket etmektedirler. Üstelik bazı kaslarımız bizim isteğimizle çalışır. Yani bu kasların harekete geçmesi için öncelikle bizim ne düşündüğümüzü bilmeleri gerekir.

Böyle düşünüldüğünde kasların sahip oldukları bilginin, aralarındaki bağlantıyı sağlayan sistemin ya da aklımızdan geçeni okuyabilme yeteneklerinin tesadüflerle ortaya çıkamayacağı açıkça ortaya çıkmaktadır. Kas hücrelerin akıl gösteremeyecekleri de açıktır.

İnsan ilk ortaya çıktığı andan itibaren bu sistem vardır ve eksiksiz olarak çalışmaktadır. İlk insanın kasları da bu  bilgilere sahiptir, bundan sonra dünyaya gelecek olan insanların kaslarında da bu bilgiler olacaktır.

Çünkü Allah insanı mükemmel bir düzen içinde yaratmıştır. Öğrendiğimiz her bilgi bizi Allah’ın yüceliğine ve üstün kudretine götürür.

Allah, yeryüzünü sizin için bir karar, gökyüzünü bir bina kıldı; sizi suretlendirdi, suretinizi de en güzel (bir biçim ve incelikte) kıldı ve size güzel-temiz şeylerden rızık verdi. İşte sizin Rabbiniz Allah budur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir. O, Hayy (diri) olandır. O’ndan başka İlah yoktur; öyleyse dini yalnızca Kendisi’ne halis kılanlar olarak O’na dua edin. Alemlerin Rabbine hamdolsun. (Mümin Suresi, 64-65)




Hareket Kolaylığının Nedeni: Kusursuz Uyum

İnsan vücudundaki kasların hareketi her zaman tek yönlüdür. Örneğin ön kol kası kolu büker, ama tekrar eski haline döndüremez. İşte bu durumda, arka kol kası devreye girer ve kolu çeker. Böylece kol eski haline gelir. Bu kaslar sırayla çalışmak zorundadırlar. Aksi takdirde biri çalışırken diğeri de devreye girerse kol hareket edemez.  Vücuttaki kusursuz koordinasyon vücuttaki kasların çalışma sıralarını da ayarlar.

Kasın ürettiği gücün harekete dönüşmesindeki en önemli etken kuşkusuz ki kemiklerdir. Kas kasılırken, kemikleri çeker ve onların hareket etmesini sağlar. Kaslar, kemiklere öylesine mükemmel bir şekilde bağlanmışlardır ki hem esneyebilir, hem de kasılabilirler. Eğer kemik olmasaydı kasın ürettiği güç harekete dönüşmezdi. Aynı şekilde eğer kaslar olmasaydı kemikler hareket edemezlerdi.

İnsanın hareket edebilmesi için toplam 200′ün üstünde kemik ve 400′ün üstünde kas mükemmel bir koordinasyon içinde çalışır. Kemikler harekete imkan tanıyacak en ideal dizaynda birbirlerine eklenmişlerdir. Kaslar da kemikleri en rahat hareket ettirecek şekilde yerleştirilmişlerdir. Açık bir tasarım bu iki sistemin insan vücuduna sağladığı hareket imkanından, kemiğin kasa bağlandığı bağın yapısına kadar her noktada görülür. Ne gevşek bir bağ olduğu için kemik kastan ayrılır ne de çok sıkı bağdan dolayı kasların hareket edememesi gibi bir durum söz konusu olur.

Bütün bu kararları alan elbette ki kemik dokusu ya da bu dokuyu oluşturan hücreler değildir. Hücrenin, dokunun bir bilinci yoktur. Bu bilgilerin herhangi bir şekilde hücreye yerleştirilmesi de mümkün değildir. Dolayısıyla hücrelere bilgileri yerleştiren, nasıl davranmaları gerektiğini öğreten, kısacası onları yöneten bir güç vardır. Bu benzeri olmayan ilmin ve gücün sahibi Allah’tır. Allah herşeyi kontrolünde tutandır.

(Yine) Bilmez misin ki, gerçekten göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Sizin Allah’tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur. (Bakara Suresi, 107)







MUHTEŞEM TASARIM: EL

Çay bardağını karıştırırken, yazı yazarken veya sayfayı çevirirken inanılmaz bir mühendislik tasarımını kullanırsınız. Muhteşem bir tasarıma sahip olan ellerimiz Allah’ın yaratma sanatının delillerindendir.

Eğer kendi elinizin yapısını siz dikkatlice incelerseniz, su içmekten yazı yazmaya, kapı açmaktan saçınızı taramaya kadar sayısız fonksiyonu yerine getiren bu mekanizmanın sahip olduğu yaratılış mucizesini genel hatlarıyla görebilirsiniz. 27 kemik ve bunlara yön veren mükemmel bir kas ve sinir sistemiyle insan elinin canlılar dünyasında bir eşi daha yoktur.

El, sahip olduğu hareket yeteneğini irili ufaklı birçok kasa ve tendona borçludur. Bu kaslar aynı zamanda son derece dayanıklıdırlar. Yapılan araştırmalarda normal bir insanın hayatı boyunca elini en az 25 milyon kez açıp kapadığı tespit edilmiştir. Bu, herhangi bir aletin kıramayacağı bir rekordur. Amerikan Tıp Birliği’nin yayınlanan aylık dergisinde insan elinin sahip olduğu özellikler şöyle açıklanmıştır:




‘Eğer en zeki bilim adamları beyinlerini birleştirseler yine de kavrama ve hassas yönlendirme bakımından insan elinden daha mükemmel ve daha güçlü bir araç yapamazlar. Mühendislik açısından ele bakıldığında, kemik, kas, tendon, yağ ve son derece hassas liflerden oluşan ve binlerce işi düzgün olarak yapan çok ileri derecede kompleks mekanik bir araç ile karşılaşırız.’










Visco Yastık

Visco Yastık









Visco Yastık %65 Pes %35 Viskon Ürün Tipi : Yastık Ebat : 40x60 Renk : Ekru Ürün Bilgileri: 1.Yastık:40x60 Üst sınıf kumaş özelliği ve boncuk elyaf kalitesi üretilmiş TAÇ yastık.


Visco Yastık

Visco Yastık









Visco Yastık %65 Pes %35 Viskon Ürün Tipi : Yastık Ebat : 40x60 Renk : Ekru Ürün Bilgileri: 1.Yastık:40x60 Üst sınıf kumaş özelliği ve boncuk elyaf kalitesi üretilmiş TAÇ yastık.


Düş Kırıklığı ve ‘Tampon Bölge’ Tuzağı: Türkiye Yol Gösterebilir!



Birinci konu:

Türkiye, Suriye’nin düşürdüğü uçak konusunda beklediği uluslararası tepki desteğini bulamadı.

Her ne kadar resmi olarak “Türkiye’nin arkasındayız” söylemleri ortalığa egemen görünüyorsa da, uluslararası kamuoyunda, hatta Amerikan medyasında bile kuşku dolu, eleştirel yazılar, sorular, yorumlar dikkat çekiyor.

Oysa Türkiye’yi Suriye konusunda sıcak savaşa iten, “Niye hâlâ müdahale etmiyor” diye baskı yapanlar da aynı çevrelerdi.

Burada çok net olarak, “uluslararası camianın” ikiyüzlü tutumu ortaya çıkıyor:

Bir yandan “Esad gitsin” demek, öte yandan elini ateşin içine sokmamak ve eylemi Türkiye’nin sırtına yüklemek!

Sonra da en ufak bir kriz tırmanmasında onu yalnız bırakmak!

Sanıyorum ve umut ediyorum ki, son olay bu konuda Türkiye’nin de gözünü açmıştır.

İkinci konu:

Tampon bölge sorunudur; tamam, anlaşıldı, başta Amerika olmak üzere, uluslararası camia Suriye’ye askeri müdahaleyi bizzat yapmak istemiyor.

Ama bir yandan da “Esad gitmeli” diye bastırıyor.

Kendileri doğrudan bir müdahaleye girişmeden, bunu dolaylı yollardan Türkiye üzerinden yapmak istiyor.

Bu nedenle daha kriz patlamadan bile yabancı uzmanlar geldi, sınırımızda incelemeler yaptı, kampların hazırlıkları planlandı.

Böylece, mülteciler ve Suriyeli muhalif güçler bu kamplarda konuşlandırıldı…

Amerikalılarla birlikte örgüt ve silah yardımı başladı…

Ve elbette bütün bunlar bir süre sonra, dünya medyasına, bizim bilmediğimiz ayrıntıları da içeren haberlerle birlikte yansıdı.

Fakat bugün gelinen noktada, İran, Rusya ve Çin desteğini arkasına alan Esad’ı devirmenin pek de kolay olmadığı anlaşıldı.

Şimdi hiç kuşkusuz daha sonuç alıcı, daha zorlayıcı, daha sert önlemler devreye sokulacak.

Sokulacak ama ABD başta olmak üzere, Batı ülkeleri bir sıcak savaşa olumlu bakmıyor.

Bu durumda gündeme gelecek çözüm ne onlara göre:

Türkiye’nin sözde “İnsani yardım” amaçlı, sözde bir “Tampon bölge” uygulaması.

Bu ise fiili savaş demek.

Ama sözde “İnsani yardım” kılıfına sarılacağı ve sözde “Tampon bölge” adıyla lanse edileceği için, “savaş” sözü telaffuz edilmeyecek…

Ve umulacak ki, başta İran, Rusya ve Çin olmak kaydıyla uluslararası camia bunu hazmedecek…

Savaşa karşı kesin bir tutum belirlemiş olan Türkiye kamuoyu da bunu yutacak.

Arkasında ister ABD ister NATO desteği olsun, böyle bir adımın Türkiye için tam bir sıcak savaş anlamına geleceği ve ülkeyi bir sıcak savaşın bütün riskleri ile karşı karşıya bırakarak büyük bedeller ödemeye mecbur bırakacağı açıktır.

Üçüncü konu:

Türkiye, ABD’nin güvenilir müttefiki, NATO üyesi, Arap ülkeleri ile iyi ilişkileri olan, İran, Rusya ve Çin ile yakın ve verimli işbirlikler yürüten, bölgedeki deneyimi ise onu gerçekten değerli yapan önemli bir ülkedir.

Bu nitelikleri ona Suriye krizini, bölge istikrarını ve Türkiye’nin güvenliğini zedelemeden çözme konusunda büyük olanaklar sunmaktadır.

Atılması gereken adım, ABD’nin dış politikası konusunda “Kraldan çok kralcı” tutumu terk ederek, ciddi bir “Yol gösterici” tavır benimsemektir.

Ben Türkiye’nin tarihsel ve siyasal birikiminin bunu başaracak nitelikte olduğunu ve ABD ile ilişkilerinin bu yolun etkin kullanılmasını olanaklı kıldığını düşünüyorum…

Umudumu koruyorum!

30 Haziran 2012 - Cumhuriyet

1206.6533 (Jason L. Curtis et al.)




Ruprecht 147: The oldest nearby open cluster as a new benchmark for stellar astrophysics    [PDF]

Jason L. Curtis, Angie Wolfgang, Jason T. Wright, John M. Brewer, John A. Johnson




Ruprecht 147 is a hitherto unappreciated open cluster that holds great promise as a standard in fundamental stellar astrophysics. We have conducted a radial velocity survey of astrometric candidates with Lick, Palomar, and MMT observatories and have identified over 100 members, including 5 candidate blue stragglers, 11 red giants, and 5 SB2 binaries. We estimate the cluster metallicity from spectroscopic analysis, using Spectroscopy Made Easy (SME), and find it to be [M/H] = +0.08 \pm 0.03. We have obtained deep CFHT/MegaCam g'r'i'z' photometry and fit Padova isochrones to the (g' - i') and 2MASS (J - K) CMDs, using the \tau^2 maximum-likelihood procedure of Naylor (2009). We find best fits for isochrones at age t = 2.5 \pm 0.25 Gyr, m \pm M = 7.35 \pm 0.1, and A_V = 0.25 \pm 0.05, with significant uncertainty from the unresolved binary population and possibility of differential extinction across this large cluster. Our preferred model does not simultaneously fit the main sequence turnoff and the red giant branch in the optical CMD. We investigate alternative solutions and find that an older, closer and less extinguished Padova model with age t = 3.5 Gyr, m - M = 7.0, and A_V = 0.10 appears to better match the overall optical CMD (particularly the red giant branch). We do not favor this model because it poorly fits the upper main sequence in the optical, the age is inconsistent with our spectroscpic results, and our preferred model better fits the NIR CMD. Still, we cannot yet conclusively rule out the older solution. At 250 - 300 pc and an age of 2.5 - 3.5 Gyr, Ruprecht 147 is by far the oldest nearby star cluster.

View original: http://arxiv.org/abs/1206.6533

Rolex Sport Model

Hello Ecosfv

All orders are shipped via Express Courier delivery to ensure fast and prompt delivery.

Thanks to our site anybody can have this comfort regardless his profits.

----------------------------------------

As requested, I just want to verify that I have finally received my package, and I must say it was well worth the wait! Thanks for such a high quality product! I look forward to conducting business with you again in the future.

Thanks - Everything's great!

Lesley Wolfe

----------------------------------------

Click here ---> http://roodo.ru

Friday, June 29, 2012

1206.6599 (Helios Sanchis-Alepuz et al.)


Baryon properties from the covariant Faddeev equation    [PDF]

Helios Sanchis-Alepuz, Reinhard Alkofer, Richard Williams

A calculation of the masses and electromagnetic properties of the Delta and Omega baryon together with their evolution with the current quark mass is presented. Hereby a generalized Bethe-Salpeter approach with the interaction truncated to a dressed one-gluon exchange is employed. The model dependence is explored by investigating two forms for the dressed gluon exchange.
View original: http://arxiv.org/abs/1206.6599

Patlıcan Beğendi Tarifi



Patlıcan Beğendi Tarifi, Patlıcan Beğendi Nasıl Yapılır Tarifi, Yemek Tarifleri, patlıcan Yemekleri, Mis Yemek, Patlıcan Beğendi Oktay Usta Tarifleri, Patlıcan Beğendi Malzemeleri, Patlıcan Beğendi Pişirmek, Mis Patlıcan Beğendi Tarifi.






Patlıcan Beğendi Tarifi


Malzemeler :



  • 1 kg patlıcan


  • 1 adet limon suyu


  • 1 kahve fincanı un


  • 3 yemek kaşığı margarin


  • 1.5 su bardağı süt


  • 1 kahve fincanı rendelenmiş kaşar peyniri


  • Tuz, 


  • Karabiber



Yapılışı


1 Kilo patlıcanı, ateşte çevirerek pişiriniz.


Kabukları yanmaya başlarken ateşten alın ve kabuklarını sıyırarak soyup, limonlu suyun içinde bekletiniz.


1 Kahve unla, 3 çorba kaşığı margarini tahta kaşık yardımıyla tencerede 2-3 dk. kavurunuz.


Patlıcanları sıkarak sudan çıkartın ve bıçakla kıyıp, unun içine katınız.


1,5 Su bardağı sütü azar azar karışıma ekleyip, karıştırınız.


5-10 dk. pişirdikten sonra 1 kahve fincanı rendelenmiş kaşar peyniri, tuz ve karabiberi ilave ediniz.


Izgara etlerle birlikte servis yapabilirsiniz.